İlk oyunculuk deneyiminiz şampiyonlar – Satrancın Gizemli Taşları filmiyle oldu. Bu projeye dahil olma süreciniz nasıl gelişti?

Evet, bu benim ilk profesyonel oyunculuk deneyimimdi. Projeyi duyduğumda hemen ilgimi çekti, çünkü hem çocukların ilgisini çekecek bir hikâye hem de satranç gibi geliştirici bir temayla bağlantılıydı. Proje ekibinden bir arkadaşım bana ulaşıp bu rolü teklif ettiğinde, hikâyenin çocuklara dokunan bir yönü olması beni çok heyecanlandırdı. Kabul etmemin en büyük sebeplerinden biri buydu.

Erdal Özyağcılar ile çalışmak nasıldı?

Erdal Abi, babamın da çok yakın bir dostuydu. Onunla set ortamında çalışmak çok özel bir deneyimdi. Kendisi inanılmaz bir profesyonel ve çok nazik bir insan. Sette bana çok destek oldu; onunla çalışmak sadece profesyonel anlamda değil, duygusal anlamda da beni motive etti.

Eğitim hayatınıza baktığımızda, hem İngiltere’de erken çocukluk çalışmaları hem de Salzburg’da Orff-Schulwerk eğitimi aldığınızı görüyoruz. Bu alanlara yönelme kararınızı ne şekillendirdi?

İlk olarak İngiltere’de erken çocukluk eğitimi üzerine çalışmak istedim, çünkü çocuklarla etkileşimde bulunmayı ve onların gelişim süreçlerine katkıda bulunmayı çok seviyorum. Salzburg Mozarteum Üniversitesi’nde Orff-Schulwerk eğitimi almak ise benim için doğal bir adımdı. Orff yaklaşımının çocukların hem fiziksel hem de zihinsel gelişimini destekleyen yaratıcı yöntemlerine hayranım. Bu eğitim sayesinde farklı bir bakış açısı kazandım ve kendi projelerimde bu yaklaşımı etkin bir şekilde kullanıyorum.

Dijital çağda çocuk gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital dünya çocuklar için büyük fırsatlar sunuyor, ama aynı zamanda riskleri de beraberinde getiriyor. Teknoloji, doğru kullanıldığında çocukların yaratlıcılıklarını ve öğrenme kapasitelerini inanılmaz derecede artırabilir. Ancak bu teknolojilerin kontrolsüz ve aşırı kullanımı, sosyal ve duygusal gelişime zarar verebilir. Bu nedenle, ebeveynlere çocuklarıyla birlikte bu teknolojileri dengeli bir şekilde kullanmaları konusunda önerilerde bulunuyorum.

Pandemi döneminde resim yapmaya başladığınızı duyduk. Bu yeni bir tutku mu?

Evet, pandemi döneminde zamanımı daha anlamlı bir şekilde değerlendirmek istedim ve resim yapmaya başladım. Bu süreç benim için adeta bir terapi gibiydi. Aslında resim yapmaya tamamen amatör bir yaklaşımla başladım ama zamanla profesyonel projelere doğru ilerlediğini fark ettim. Yine de bu alanı bir hobi olarak tutmayı tercih ediyorum; benim için tamamen kendimi ifade ettiğim bir alan.

Kemal Sunal’ın kızı olmak size neler hissettiriyor? Babasının mirasına dair sorumluluk hissediyor musunuz?

Babam her zaman halkın gönlünde çok özel bir yere sahip oldu ve bu beni çok gururlandırıyor. Onun mirası, benim için sadece bir sorumluluk değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı. Hayatımda başarılı olmak ve insanları gülümsetmek istiyorsam, bu kesinlikle onun bana bıraktığı şeylerden biri.

Son olarak, gelecekteki projelerinizden biraz bahseder misiniz?

Tabii! Hem çocukların eğitimine katkıda bulunacak yeni projeler hem de sanat alanında farklı deneyimler yaşamamı sağlayacak çalışmalar planlıyorum. Oyunculuk üzerine yeni çalışmalarım olabilir ama esas odak noktam, çocuklarla yaratıcı bir bağlantı kurabileceğim projeler yaratmak olacak. Beni takipte kalın diyebilirim!